Sizin Çocuklarınız Ne Kadar Şanslı – 3
Tırtılın kelebeğe dönüşümü gibi bir dönüşüm süreci başlamıştı yaşamımda. Artık terzi olmuştum.
Tırtılın kelebeğe dönüşümü gibi bir dönüşüm süreci başlamıştı yaşamımda. Artık terzi olmuştum.
Bir gün kampüste yürürken çocuk parkında bir anne ve küçük kız çocuğu gördüm. Kız çocuğu mahzun anne ise dünyanın farkında değilmiş gibi çökmüş bir halde idi. İçimde bir şey oldu. Yürüyemedim; oraya kaldırımın kenarına oturdum ve göstermemeye çalışarak hüngür hüngür ağladım.
"Kitle hareketlerini anlamak istiyorsanız, Eric Hoffer’in Kesin İnançlılar kitabını okumanızı öneririm."
"Doğan Cüceloğlu, Türkiye için çok önemli bir fenomeni, “korku kültürü” terimini bize kazandırdı."
Bu vesileyle Harun Talha Ayanoğlu’nun şahsında kendini geliştirip bir şahsiyet olma yolunda çabalayan tüm üniversite öğrencilerimizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Onları geleceğin uygar Türkiye’sinin gerçek mimarları olarak görüyorum.
Bütün olumsuzluklara rağmen birey kendi etki alanı içinde bir hedef koyup azimle o hedefe yönelirse, başarabiliyor.
Gerçeğe saygı, dürüstlük, sorumluluk ve kendi gözüne hesap vermek gibi değerler burada iş başında. ‘Hayriye’ öğretmenin bu değerler tabanında oluşmuş bir iç disiplini var. Ve bu iç disiplin bu toplumun insanında çok eksik.
Bu emek ve zaman ona mutluluk ve huzur olarak dönüyor; sadece kendine mi, birlikte çalıştığı tüm ekibine! Kendisini ve projede emeği geçen herkesi kutluyorum.
Konuyu biraz daha ayrıntılı incelemek isteyenler için aslı 1951’de yayınlanan ve 60 yıl sonra Türkçe’ye çevrilip 2011 yılında bastırılan Eric Hoffer’in Kesin İnançlılar kitabı iyi bir başlangıç olabilir.
Gedikli Anne’nin o hiç azarlamayan, uzun uzun ders vermeyen, o sevecen sesiyle söylediklerini unutamıyordum.
Genç bir üniversite öğrencisi için özgürlük ne anlama gelir? Özgürlük bir gencin nelere sahip olduklarıyla mı, yoksa nasıl var olduğuyla mı ilgili?
"Yaşamımızın her alanında öğrenilmiş cehalet içinde olabiliriz."
"Öğrenen insanın yaşamı ise hiç bitmeyen bir maceradır; her olay, her ilişki, her bakış ve her söz onun zihninde yeni bir boyut açabilir."
Bir kitap bir insanı, bir insan bir toplumu değiştirebilir. Bu toprakların çocuklarında bu gücün olduğuna inanıyorum
“Özetle söylersek, sorumluluk duygusu gelişmemiş insanın özgürlük anlayışı anarşi kokar; özgürlük duygusu gelişmemiş insanın sorumluluk duygusu ise esaret!“
İnsan, bir kızdan, ya da erkekten etkilendiği, duygular içinde yoğrulmaya başladığı zaman kafası berraklaşır mı, yoksa iyice karışır mı?
İlişkilerde hakkaniyet insanca yaşamanın vazgeçilmez bir yaşam değeridir.
“Z” toplumunun insanları sadece “BEN” olarak yaşamayı zekice bulurken, “A” toplumunun insanları BENDEKİ BİZİ keşfettikleri için hem “BEN” hem de “BİZ” olarak yaşamayı akıllıca bir tavır olarak görüyorlar. Siz hangi toplumda yaşamak isterdiniz?
Hüzün de bir tür öfke ve benim içim hüzün dolu.
Yalan söyleyince sadece başkasıyla olan ilişkimiz değil, kendimizle olan ilişkimizde de aksaklıklar, yaralanmalar olur. Yalan söyleyen insan ‘insan olma yolculuğunda’ tökezler.
Sevgi, saygı ve adalet duygusunu ailesinde, sınıfında, işinde ve ilişkilerinde canlı tutan insanlarımıza selam olsun!
Kitabın yazılması yetmez; kitabın okunması içinde çaba göstermem gerektiğine inanıyorum.
Ailede, eğitimde, iş hayatında, meslek yaşamında, siyasal hayatta DEĞERLER BOŞLUĞU yaşıyoruz: Hakkaniyet, güven, empati yokluğu yaşıyoruz. Bu değerlerin yokluğundan ortaya çıkan boşluğu bencillik, güvensizlik, kaygı ve öfke dolduruyor.
Öfke, bitmemiş işler, güvensizlik, karamsarlık, soğukluk, bıkkınlık dolu bir geçmiş ilişkinin üstüne karabulut gibi çöküyor. Eşler birbirlerine baktıkları zaman nefret ettikleri, güvenmedikleri birini görmeye başlıyorlar.
"Bu sayfa benim gibi heyecan duyarak ailede eşine, çocuğuna, okulda öğrencisine, iş yerinde hizmet ettiği vatandaşına ‘selam vererek’ gününe başlayanların, mahallede, kentte, toplumda İNSAN İNSANA YAŞANACAK BİR GELECEK İÇİN kendini geliştiren ve selam verenlerin sayfası."
Damdan düşen insan acı çekmiştir. Bu acı ile bazı konular üzerinde düşünmüş, deneyim kazanmış ve öğrenmiştir.
DAĞLICA’da şehit düşen ve yaralanan askerlerimizle ilgili haberleri duyunca içim yandı. Şehit düşen askerlerimizin anne ve babalarının, yakınlarının, dostlarının acılarını içimde hissediyorum. O gençlerle ve onların anne ve babalarıyla Anadolu’nun değişik köşelerinde yaptığım konuşmalarda, verdiğim seminerlerde göz göze geldik, birbirimize gülümsedik, kucaklaştık, gönül bağı kurduk. Ve şimdi onları bir daha göremeyeceğimi, kucaklayamayacağımı düşünmek içimi yakıyor. […]
Hepimizin amacı aynı: gözleri ışıl ışıl yaşama merhaba diyen, yaşamla dans etmekten korkmayan çocuklarımızın ve gençlerimizin sayısını artırmak.
Kendi iç zenginliğinin değerini bilip, onu koruyarak, kendine tanıklığını önemseyen insanların bulunduğunu bilmek, bana insan olmanın onurunu yaşattı.
Saygı-sevgi-güven kültüründe insanlar kendi yaşamlarında kendileri olarak var olmayı hak ederler ve varoluşlarını sorumluluk bilinci içinde özgürce sürdürebilirler.
Kendi yaşamında kendisi olarak var olmak ancak biz bilinci içinde bir ekibin parçası olduğunuz zaman kabul edilebilecek bir durumdur.
“Doğan Bey, telefondaki kız kendi yaşamında kendisi olarak var olmak istiyor, bu hakkı değil mi, neden onu değiştirmek istiyorsunuz?”
"İşte kitap okumanın faydalarından biri daha karşımıza çıkıyor. Öğrencim beni arıyor ve Doğan Hoca’nın kitapları sayesinde öğretmenliği seçtiğini belirtiyor ve ben de Doğan Hoca’ma yazıyorum.”
Bu iki mirasla çocuk yetiştirmeye özen gösteren ana babalara selam olsun!
Şimdi o küçük çocuk kocaman bir öğretmen oldu ve o 17 yaşındaki delikanlı ağabeyinden öğrendiği güzel dokunuşları öğrencilerine öğretmeye çalışıyor. O hep 17 yaşında kalacak ve o dokunuşlarla ölümsüzlüğü yakalamış olacak.
"Üç yaşındaki kız çocuğu, yolda yürürken, hiç beklemediğim bir anda büyük aileme dönmüş olmanın mutluluğunu iliklerime kadar hissettirdi."
"Yalan söyleyen insan ‘insan olma yolculuğunda’ tökezler."
"Sohbet oluşturabilmek ve sohbet içinde kalabilmek için olgun, birçok şeylerin farkında olan donanımlı bir insan olmak gerekir."
"Kişi ifade etmedikçe olaylara ne anlam verdiğini anlayamazsınız. Anlam kişinin iç dünyasında oluşur; bu dünya kişinin 'mahrem' dünyasıdır."
"Savaşçının gücü onun niyetinin saflığında yatar. Kendi özüme saygılı bir savaşçı gibi yaşayabildiğim zaman yaşamım anlamlı, coşkulu ve güçlü olur."
"İnsanın kendiyle olan ilişkisi onun en önemli, en anlamlı ilişkisidir; kendiyle ilişkisini temellendirmeden kişinin başkalarıyla anlamlı ve doyumlu bir ilişki kurması olanaksızdır."
"Özgüven kişinin eyleme geçmesini tetikleyen temel duygudur."
Hepimizin içinde bir çocuk var. Ara sıra onu da ziyaret edelim, kucaklayıp öpelim, konuşalım, sohbet edelim, istiyorsa oynayalım. Anavatan özlemi bir başkadır; ondan kendimizi yoksun bırakmayalım.
"Bu mektubu yazan sıradan bir insan değil. Gerçek sevginin, insan olmanın, sorumluluk sahibi olmanın, güçlü olmanın ne demek olduğunu keşfetmeye başlamış bir yolcu."
"Dede torunuyla bu etkileşimin zenginliğinin farkında olmayabilirdi. Ve o zaman yaşamında ne kadar özel ve anlamlı bir anının kaybolduğunu fark edemezdi."
"İnsanın iç çocuğunu dinleyip yaptığı işi severek, şevkle yapacağı bir meslek seçmesi çok önemlidir! Bunun için bir süre sıkıntılar çekmeye değer."
"Arabadan indikten sonra içimde hüzün, kafamda bu sorular vardı."
"Zaman yönetmek ve yaşam yönetmek eş anlamlıdır; çünkü yaşam dediğimiz o karmaşık süreç ancak zaman içinde oluşabilir."