Bir Sohbet Oluşturmak… Ve Sohbet İçinde Kalabilmek – 10(son)
"Sohbet oluşturabilmek ve sohbet içinde kalabilmek için olgun, birçok şeylerin farkında olan donanımlı bir insan olmak gerekir."
Neler dedik? Gözden geçirelim
Şimdiye kadar söylediklerimizi bir gözden geçirelim. Sohbet oluşturabilmenin çok önemli bir iletişim tarzı olduğunu, söylenmesi kolay olan bu ifadeyi gerçekleştirebilmenin o kadar kolay olmadığını, bilincinin donanmışlığı sayesinde insanın biriyle sohbet içine girip sohbet içinde kalabileceğini bir dizi yazıda ifade ettim.
Bilincinde hangi donanımlar, farkındalıklar olmalı ki, bir insan sohbet içine girebilsin ve sohbet içinde kalabilsin? Aşağıdaki listeyi geçen makalelerin konusu yaptım:
Bu yazı dizisi boyunca şunu gördük ki, sohbet oluşturabilmek ve sohbet içinde kalabilmek için olgun, birçok şeylerin farkında olan donanımlı bir insan olmak gerekir. Nelerin farkında olmak, ne gibi donanımlara sahip olmak gerekir? Şöyle listeleyebiliriz:
1- Olgun insan, olayla o olaya verilen anlamın aynı şey olmadığını bilir.
2- Ne kendinin ne de diğer insanların anlam dünyalarını yargılamaz.
3- İletişim, anlam dünyalarının birbirine ulaşması demektir. Olgun insan, sağlıklı iletişimin ancak yargılanmadan gerçekliği kabul edilen anlam dünyaları arasında var olabileceğini bilir.
4- Olgun insan bilir ki, yargılanan anlam dünyaları savaş, dövüş, güreş ya da umursamaz tavırlardan birine bürünürler. Olgun insan buna izin vermez.
5- Bir insanın değişmesi için önce anlam verme sisteminin değişmesi gerekir. Olgun insan bilir ki, insanın anlam verme sisteminin değişmesi için algı zemininin değişmesi gerekir. İnsanın algısı ancak algı zemini değişirse değişir; başkasının isteği ya da baskısıyla değişmez.
6- Bir insanın yargılamadan kabul edebilmek için gerçekten olgun bir insan olmak gerekir. Ancak olgun insan yargılamadan kendi gerçeğini kabul edebilir. Kendi gerçeğini olduğu gibi görüp kabul edebilen insan diğer insanların gerçeğini yargılamadan görebilir.
7- Olgun insan bir olaya verdiği anlamdan sorumluluk alır. O bilir ki, olaya anlam veren kendisidir. Kendi zemininden sorumluluk alır; olaylara verdiği anlamın kaynağının olayda değil kendinde olduğunu bilir.
8- Gerçekten olgunluğa ulaşmış bir insan, gözlemleyen bilince ulaşıncaya kadar gerçek özgürlüğe kavuşamayacağını bilir; o nedenle bir kültür robotu olmaktan kurtulmak için savaşçı tutumu içinde sürekli öğrenir ve özgürlüğüne kavuşmak için kendi kalıplarına karşı savaşır.
9- Olgun insan öfkesinden sorumluluk alır ve öfkenin olduğu yerde öğrenmenin olmayacağını bilir. Öfkesini yenmeden gerçek bir savaşçı olunamayacağını bilir; ancak gerçek bir savaşçı gerçek bir öğrenci olur.
10- Olgun insan, bir insanın dış görünüşüne bakarak iç dünyası hakkında karar vermez. O insanın gerçek kişiliğinin onun algılama, anlam verme sisteminde yattığını bilir.
****
İlk makalemde şöyle demiştim:
Birçok anne ya da baba bana çocuklarıyla ilgili sorular soruyorlar. Örnek; “Ben çocuğuma şöyle diyorum, babası böyle diyor; ne yapacağımı şaşırdım, ne diyeyim bu çocuğa?”
Başka bir örnek: “Evde büyükanne – ya da büyükbaba – var; onlar bizim davrandığımız gibi davranmıyorlar. Çocuk neye göre davranacağını şaşırdı. Şimdi ben bu çocuğa ne diyeyim?”
Bazen sorun evin dışından kaynaklanıyor: “Biz anababası olarak çocuğumuzu insan ilişkilerine saygılı, nezaketli, değerler bilinci içinde yetiştiriyoruz, ama okuldaki öğretmeni sınıfta diğer öğrencilere bağırıyor, çocuklar birbirlerine küfrediyor. Çocuk afallamış durumda. Ne yapacağımızı şaşırdık. Çocuğumuzla nasıl konuşalım?”
Şimdi artık bu örneklere yanıt verebiliriz: “Ben çocuğuma şöyle diyorum, babası böyle diyor; ne yapacağımı şaşırdım, ne diyeyim bu çocuğa?” diye soran bir anababaya ben şöyle yanıt verebilirim:
Kızım/oğlum/evladım, ben sana X konusunda “A” diyorum; çünkü X konusuna şu zeminden-gözle bakıyorum. Baban aynı konuda sana “B” diyor, çünkü o konuya başka bir zeminden, başka bir gözle bakıyor. Şimdi oturalım, aramızda konuşalım, ben niye “şöyle” bakıyorum, baban neden “böyle” bakıyor. Eminim ben nasıl geçerli nedenler söyleyeceksem, onun da kendine göre geçerli nedenleri olacaktır. Sen her ikimizi de dinle. Sen bütün bu konuşmaların sonunda şu durumlardan birine karar verebilirsin.
1- Bu konuda annemin dediği kafama yattı, ben de onun gibi düşünmeye karar verdim.
2- Bu konuda babamın dediği kafama yattı, ben de babam gibi düşünmeye karar verdim.
3- Ne annem gibi ne de babam gibi düşünüyorum; ben onların hesaba almadıkları başka bir gözle olaya bakmak istiyorum
4- Ne annemin dediği, ne de babamın dediği beni tatmin etti. Bu konuda daha birçok görüş olabileceğini hissediyorum ve bu konunun araştırılması gerektiğini düşünüyorum. Araştırma konusunda bana yardım etmenizi istiyorum. Böyle bir araştırmanın sonunda belki hepimiz yeni bakış tarzları geliştirebiliriz.
Böyle bir konuşmanın oluşabilmesi için ortamda yukarıda özeliklerini saydığımız olgun insanların gerekliliğini hemen görebiliriniz. Ama bilmelisiniz ki, çocuğun kişilikli olarak gelişebilmesi için olgun insanlardan oluşan bir ortama gereksinim var. Bana soru soran insanlar çoğu kere şöyle demek istiyorlar: “Çocuğun babası benim gibi düşünmüyor; kocamın ve çocuğumun benim gibi düşünmesi için ne yapmalıyım?”
Böyle düşünen birinin kendinden farklı düşünen insanların düşüncelerini ne kadar yargıladığını size söylememe gerek var mı?
“Evde büyükanne – ya da büyükbaba – var; onlar bizim davrandığımız gibi davranmıyorlar. Çocuk neye göre davranacağını şaşırdı. Şimdi ben bu çocuğa ne diyeyim?”
Bu örnekte belirtilen durum için çocukla oluşturulacak sohbet yukarıdaki örnekteki anababa örneğinin hemen hemen aynısıdır. Onun için ayrıca irdelemiyorum.
Şimdi ev dışında olan diğer örneği ele alalım:
“Biz anababası olarak çocuğumuzu insan ilişkilerine saygılı, nezaketli, değerler bilinci içinde yetiştiriyoruz, ama okuldaki öğretmeni sınıfta diğer öğrencilere bağırıyor, çocuklar birbirlerine küfrediyor. Çocuk afallamış durumda. Ne yapacağımızı şaşırdık. Çocuğumuzla nasıl konuşalım?”
Neyin doğru neyin yanlış olduğunu bir sohbet ortamı içinde keşfettirebilirsiniz. Örneğin, “Küfreden insan neyin farkında değil; küfretmeyen insan neyin farkında? Ayrıca, kendine küfredilmesini istemeyen bir insanın küfretmesinin tutarsızlığını irdeleyebilirsiniz. Olgun insan ve cahil insan arasındaki fark nedir, ele alıp konuşabilirsiniz. Her insanın yaşamının, onun yaptığı seçimlerden oluştuğunu ve bir anlamda suç işleme ve sonuçta hapse gitme gibi, mutlu mutsuz yaşamanın da insanların seçimlerinin sonucu olarak oluştuğunu,” konuşulabilirsiniz.
Çocuğu en çok etkileyen, doğal olarak, çevresindeki kişilerin olaylara nasıl anlam verdiği ve nasıl davrandığıdır. Çocuk çevresindeki yetişkinlerin – özellikle ana babasının – anlam verme düzeneklerini farkına varmadan kabul eder ve uygulamaya başlar. Ama sohbet ortamı içinde bu süreç bilinçsiz olmaktan çıkıp bilinçli hale getirilebilir. Yani çocuk kendi seçimleriyle yaşayan özgür bir insan olarak yetiştirilebilir.
Bana göre, bir anne baba için bundan daha büyük bir başarı yoktur.
Doğan Cüceloğlu (19.05.2007)
1 Yorum