Şoför Cüzdanı Geri Verdi
Kendi iç zenginliğinin değerini bilip, onu koruyarak, kendine tanıklığını önemseyen insanların bulunduğunu bilmek, bana insan olmanın onurunu yaşattı.
Bugün, 5 Ekim 2015 Pazartesi günü Akatlar Mahallesi’ndeki bankama uğradım. Bana hizmet veren bankacı arkadaşımın yanında otururken yetmiş yaşlarında bir hanımefendi geldi ve merhaba dedikten sonra konuşmaya başladı:
“İstanbul’da bir takside cüzdanınızı unutsanız, bir daha artık o cüzdanı görebileceğinizi düşünür müsünüz? Paranız, kredi kartlarınız, kimliğiniz her şeyiniz içinde! Dün ben takside cüzdanımı unutmuşum.”
Bankacı arkadaşım hanımefendiyi tanıyor, “Geçmiş olsun; hemen kredi kartlarınızı iptal edelim! Canınız sağ olsun,” dedi.
Hanımefendi gülümseme ile devam etti: “Akşam muhtar telefon etti; şoför cüzdanı ona getirmiş. Muhtara dedim ki, cüzdanın içindeki bütün paraları ona ver. Ama şoför kabul etmemiş. Gittim, cüzdanımı muhtardan aldım.”
Sonra bana döndü; “Ben sizi bir yerden tanıyor muyum?”
“Tanıyorsunuz!” dedim.
“Siz televizyonda konuşuyorsunuz! Ama tane tane konuşmuyorsunuz; bir şiveniz var, duyamıyorum; şimden sonra tane tane konuşun!” dedi.
Gülümseyerek, “Uyardığınız için teşekkürler; elimden geldiğince dikkat edeceğim,” dedim.
Bankadan çıktım, Akatlar Mahallesi Muhtarlığı’na gittim. Bizim Akatlar Muhtarlığı’na mahalle sakinleri elbise, ayakkabı, kitaplar verirler; içerisi tıklım tıklım dolu. Yılların muhtarı Tayfun Kirmanlı benim sıram gelince, “Buyurun,” dedi. Kendimi tanıttım ve iki dakikasını rica ettim. Bankadaki duyduğum öyküyü kendisine anlattım, gerçek mi öğrenmek istediğimi söyledim. “Evet,” dedi, hanımın ismini, soyadını ve oturduğu apartmanı söyledi. “Şoför önce cüzdanda yazılı adrese gitmiş, apartmanda kimse kapıyı açmayınca, muhtarlığa geldi. Ben de telefon numarası var; telefon ettim. Cüzdanda 150 lira vardı; cüzdan sahibi hanım, onu ver, dedi. Şoför, ben bunu para için yapmadım, dedi, kabul etmedi, cüzdanı bana teslim etti, gitti.”
Böyle davranmayan şoförleri yermek ve yargılamak için bunu yazmıyorum; her insanın içinde bulunduğu koşulları, içinde yetiştiği aileyi, ona yapılan haksızlıkları ve onun içinde taşıdığı öfkeyi bilmeden insanları yargılamanın benim işim olmadığını çok şükür bu yaşta artık anladım. Bu öyküyü sizin de bilmenizi istedim. Kendi iç zenginliğinin değerini bilip, onu koruyarak, kendine tanıklığını önemseyen insanların bulunduğunu bilmek, bana insan olmanın onurunu yaşattı.
Doğan Cüceloğlu (05.10.2015)
0 Yorum