BiZ’in Parçası Olarak Var Olan Ben
Saygı-sevgi-güven kültüründe insanlar kendi yaşamlarında kendileri olarak var olmayı hak ederler ve varoluşlarını sorumluluk bilinci içinde özgürce sürdürebilirler.
(6 Ekimdeki dünkü yazıma ek olarak devam ediyorum.) ÖFKE yazımda söz ettiğim olayı hatırlayalım. Telefondaki ses bıkkın-soğuk- öfkeli! Neden?
Korku kültüründe ezilen insanın hıncını, öfkesini bir yerde ifade etmesi gerekiyor. Bu öfke yüzüne, sesine bıkkınlık ve soğukluk olarak yansır. Telefonda ya da yüz yüze konuşurken karşıdaki korkulacak biri değilse, onu değer verilecek, saygı duyulacak bir insan olarak görmez.
Kendi yaşamımızda kendimiz olarak var olmaya özen gösterelim, ama ‘bizcil bir ben’ olarak özen gösterelim. Asistanıma bana bunu hatırlattığı için tekrar teşekkür ediyorum.
Sencil bilinç ve bencil bilinç kendi yaşamlarında kendileri olarak var oldukları zaman uzun vadede mutlaka, kaçınılmaz olarak sorun çıkar. Sen ben tartışması mutlaka çatışmaya yol açar. Daha güçlü olan güçsüz olanı bastırıp onu ezmeye, susturmaya çalışır. Ailedeki şiddet, iş yerindeki kabadayılık, mobbing sorunlarını korku kültürünün dinamikleri çok iyi açıklar. Toplumsal çatışmaların altında da aynı korku kültürünün ilişki kurma sorunları vardır. Çatışmayı bastırmak için korku kültürü toplumu gücü, korkuyu, öfkeyi kullanır. Belki bir süreliğine sindirme gerçekleşir. Ne var ki, sorun çözülmüş değil, sadece bastırılmıştır. Aylar, yıllar, on yıllar sonra yeniden ortaya çıkar. Tarih toplumların bu tür çatışmalarının yer aldığı bir sahnedir. Çözüm korku kültürünün dışına çıkıp, saygı-sevgi-güven kültürünün hakkaniyet, gerçeğe saygı, sorumluluk, empati, saygı, sevgi, güven ve hizmet gibi değerleri içinde ilişkileri yeniden düzenleyebilmekte yatar.
Albert Einstein çok önemli evrensel bir gerçeğin altını çizmiş: Hiçbir sorun onu yaratan bilinç düzeyi ile çözülemez. Korku kültürünün yarattığı sorunları korku kültürünün yöntemleri ve değerleri ile çözemezsiniz, ancak bir süre için bastırabilirsiniz. Saygı-sevgi-güven kültüründe insanlar kendi yaşamlarında kendileri olarak var olmayı hak ederler ve varoluşlarını sorumluluk bilinci içinde özgürce sürdürebilirler.
Doğan Cüceloğlu (07.10.2015)
0 Yorum