Sizin Çocuklarınız Ne Kadar Şanslı – 3
Tırtılın kelebeğe dönüşümü gibi bir dönüşüm süreci başlamıştı yaşamımda. Artık terzi olmuştum.
Tırtılın kelebeğe dönüşümü gibi bir dönüşüm süreci başlamıştı yaşamımda. Artık terzi olmuştum.
Bir gün kampüste yürürken çocuk parkında bir anne ve küçük kız çocuğu gördüm. Kız çocuğu mahzun anne ise dünyanın farkında değilmiş gibi çökmüş bir halde idi. İçimde bir şey oldu. Yürüyemedim; oraya kaldırımın kenarına oturdum ve göstermemeye çalışarak hüngür hüngür ağladım.
Terzilik nedir bilmeden sökük dikilecek bir pozisyona koymuşum kendimi ve ben kendimi ne bu pozisyona koyduğumu biliyormuşum, ne de bu pozisyonda terzilik gerektiğini.
Ayşen'in kendi tavuklarıyla ilgili anlattığı öyküler ve yaralanan tavukları kucağına alıp tedavi etmesi beni öyle etkilemiş ki, artık et yiyemez hale gelmişim, farkına varmadan.
Ve horoz ötüşünden bu kadar mutlu olabilmeme de sevindim, yeniden bir kat daha mutlu oldum. Kapıyı açtım horozla birbirimize bakıştık, ben Türkçe konuştum o dinledi. Aaa, bir de baktım, bir tavuk iki civciviyle bana doğru geliyorlar; geldiler ve kapının önünde beklemeye başladılar.
"Nedir kardeşim, bunların da her iki kelimesinden biri "lütfen," öbürü de "teşekkür ederim." Artık bu kelimelerin de hiç anlamı kalmadı, insanlar daha seçerek bu kelimeleri bilinçli kullanmalı," dedim. Daha sonra da, "Bu bir savunucu tutum olmasın, Doğan? Emin misin? diye düşündüm.
Kişilerarası ilişkilerin altında bireysel çıkarlar bulunduğu çok doğal olarak kabul edilmiş durumda ve anladığım kadarıyla Amerikan kültürü insan ilişkilerinin bu yönden formülünü oluşturmuş. Her şey açı seçik her iki tarafça biliniyor. Yani mış gibi bir durum yok.
"Kitle hareketlerini anlamak istiyorsanız, Eric Hoffer’in Kesin İnançlılar kitabını okumanızı öneririm."
"Bana yazan kişinin yaşamla, toplumla, kadınlarla ilgili bazı yorumlarına katılmayabilirsiniz. Benim ele almak istediğim, bu mektupta bana acı veren psikolojik danışmanlık yapan meslektaşımın yargılayıcı bir tavır içinde bir yargıç gibi hükümler vermesi."
"Nişanlılık niçin önemli ve niçin farkına varmadan birçok gencinin canının yanabileceği bir dönem? Bir öykü içinde anlatmak istiyorum..."
"Çocuğun anne ve babasının her ikisiyle güvenli sevgi ortamında ilişki kurması onun için bir ihtiyaçtır."
Son derste Bay X, “Evet, işte bu. Tam istediğimi yapmışsın,” dedi ve ekledi “Bunu bir daha yapma. Sadece başkaları istiyor diye sana hiç uymayan, ters gelen bir şeyleri yapma. Kendin olmaktan çıkarsın ve kaybolursun,” diye ekledi. Bu cümle tüm yaşamım boyunca benimle oldu.
"Soğuk, bıkkın, küskün ve öfkeli insanlardan biri olmayalım. Bu bizim yaşamımız, sahip olduğumuz her şey anlamını yaşamımızdan alıyor."
"Çocuğum hiç ders çalışmak istemiyor; üzerine gidince aramızda gerginlik oluyor ve biraz üsteleyince çoğu kez ipler kopuyor. Ne yapacağımı şaşırdım. Bana yol gösterir misiniz?"
"Doğan Cüceloğlu, Türkiye için çok önemli bir fenomeni, “korku kültürü” terimini bize kazandırdı."
Bu vesileyle Harun Talha Ayanoğlu’nun şahsında kendini geliştirip bir şahsiyet olma yolunda çabalayan tüm üniversite öğrencilerimizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Onları geleceğin uygar Türkiye’sinin gerçek mimarları olarak görüyorum.
Bütün olumsuzluklara rağmen birey kendi etki alanı içinde bir hedef koyup azimle o hedefe yönelirse, başarabiliyor.
Gerçeğe saygı, dürüstlük, sorumluluk ve kendi gözüne hesap vermek gibi değerler burada iş başında. ‘Hayriye’ öğretmenin bu değerler tabanında oluşmuş bir iç disiplini var. Ve bu iç disiplin bu toplumun insanında çok eksik.
Aydınlık bir gelecekte çocuklarımızla birlikte olmak ve orada buluşmak için emek veriyoruz. Sizlere gönülden tekrar teşekkürler.
Bu emek ve zaman ona mutluluk ve huzur olarak dönüyor; sadece kendine mi, birlikte çalıştığı tüm ekibine! Kendisini ve projede emeği geçen herkesi kutluyorum.
Konuyu biraz daha ayrıntılı incelemek isteyenler için aslı 1951’de yayınlanan ve 60 yıl sonra Türkçe’ye çevrilip 2011 yılında bastırılan Eric Hoffer’in Kesin İnançlılar kitabı iyi bir başlangıç olabilir.
Çocukların tamamı özgüven ile doğuyor, keşfetme arzusu ile yanıyor, ne istediklerini çok iyi biliyorlar ve bunları gerçekleştirmek için üzerlerine düşeni yapma konusunda çok istekliler.
Kömür İşçisi Murat Yalçın sadeliği içinde bana, bu kültürün gönül zenginliğini ve edebini temsil ediyor.
Korku kültürünün öğretmeni öğretmenlik yapma, sevgi kültürünün öğretmeni ise sürekli öğretmen olma çabası içinde olacaktır.
Baba olmayı başaran kişi çocuğunu CAN’ını öyle bir besler ki, bu çocuğun kendine güveni yüksek olur, kendi değerini bilir, ben yapabilirim duygusu yüksek olur ve kendini değerli ve sevilmeye layık görür.
Gedikli Anne’nin o hiç azarlamayan, uzun uzun ders vermeyen, o sevecen sesiyle söylediklerini unutamıyordum.
"Yaşamımızın her alanında öğrenilmiş cehalet içinde olabiliriz."
"Öğrenen insanın yaşamı ise hiç bitmeyen bir maceradır; her olay, her ilişki, her bakış ve her söz onun zihninde yeni bir boyut açabilir."
"Özgecan’ın ölümünün beyhude olmaması için taşıdığım kaygıları dile getirmek istiyorum..."
Bir kitap bir insanı, bir insan bir toplumu değiştirebilir. Bu toprakların çocuklarında bu gücün olduğuna inanıyorum
Sevgi ile yetiştirilen çocuk yaşam heyecanı ve şevkle doludur; yaşamının en önemli tanığının kendisi olduğunu keşfetmiştir.
Biz bilinci içinde yaşama bakan kişi, yaşamla ilişkisinde adil olmaya özen gösterir.
Nasıl ki, bir takımın oyuncusu koçun sürekli sadece kendisiyle ilgilenmesini beklememeli ise, bir ailede çocuk da anne ve babanın sürekli sadece kendisiyle ilgilenmemesini beklememeyi öğrenmelidir.
“Korkuya dayalı disiplin ortamında saygı ve güven gelişemez.”
Unutmayalım; “Mesaj anlamını bağlamdan alır!” Bu tip konuşmalar, önemli eğitim sohbetleri hep kişiyle yalnızken yer almalıdır. Bunu anne ve babaların bilmesi, öğretmenin bilmesi kadar önemlidir.
İnsan, bir kızdan, ya da erkekten etkilendiği, duygular içinde yoğrulmaya başladığı zaman kafası berraklaşır mı, yoksa iyice karışır mı?
İlişkilerde hakkaniyet insanca yaşamanın vazgeçilmez bir yaşam değeridir.
“Z” toplumunun insanları sadece “BEN” olarak yaşamayı zekice bulurken, “A” toplumunun insanları BENDEKİ BİZİ keşfettikleri için hem “BEN” hem de “BİZ” olarak yaşamayı akıllıca bir tavır olarak görüyorlar. Siz hangi toplumda yaşamak isterdiniz?
“Bunları yazdıktan sonra Ali bir de ana fikir eklemiş; Çalışmayın, işinizi şansa bırakın. Zaman bir yolunu bulur.”
Yalan söyleyince sadece başkasıyla olan ilişkimiz değil, kendimizle olan ilişkimizde de aksaklıklar, yaralanmalar olur. Yalan söyleyen insan ‘insan olma yolculuğunda’ tökezler.
İster evde, ister okulda, ister işte olsun yaşam bir takım, bir ekip içinde oluşur ve gelişir.
Sevgi, saygı ve adalet duygusunu ailesinde, sınıfında, işinde ve ilişkilerinde canlı tutan insanlarımıza selam olsun!
Ailede, eğitimde, iş hayatında, meslek yaşamında, siyasal hayatta DEĞERLER BOŞLUĞU yaşıyoruz: Hakkaniyet, güven, empati yokluğu yaşıyoruz. Bu değerlerin yokluğundan ortaya çıkan boşluğu bencillik, güvensizlik, kaygı ve öfke dolduruyor.
Çocuğuyla ilişkisinde kendi davranışına odaklanmaya öncelik veren anababa, “Ben ne yaptım, ne söyledim ki, bana gerçeği söyleyemeyecek kadar çocuğum benden korkuyor?” sorusunu kendisine sorar.
"Bu sayfa benim gibi heyecan duyarak ailede eşine, çocuğuna, okulda öğrencisine, iş yerinde hizmet ettiği vatandaşına ‘selam vererek’ gününe başlayanların, mahallede, kentte, toplumda İNSAN İNSANA YAŞANACAK BİR GELECEK İÇİN kendini geliştiren ve selam verenlerin sayfası."
Etki alanımızın farkına varmak ve bu etki alanı içinde BİZ’e hizmet etmek sevgi ve güvenle olur.
Damdan düşen insan acı çekmiştir. Bu acı ile bazı konular üzerinde düşünmüş, deneyim kazanmış ve öğrenmiştir.
DAĞLICA’da şehit düşen ve yaralanan askerlerimizle ilgili haberleri duyunca içim yandı. Şehit düşen askerlerimizin anne ve babalarının, yakınlarının, dostlarının acılarını içimde hissediyorum. O gençlerle ve onların anne ve babalarıyla Anadolu’nun değişik köşelerinde yaptığım konuşmalarda, verdiğim seminerlerde göz göze geldik, birbirimize gülümsedik, kucaklaştık, gönül bağı kurduk. Ve şimdi onları bir daha göremeyeceğimi, kucaklayamayacağımı düşünmek içimi yakıyor. […]