Soma’lı Kömür İşçisi, Çizmesi Çamurlu Murat Yalçın’ın Düşündürdükleri
Kömür İşçisi Murat Yalçın sadeliği içinde bana, bu kültürün gönül zenginliğini ve edebini temsil ediyor.
Çamurlu olduğu için sedye kirlenmesin diye çizmelerini çıkartmak isteyen kömür işçisi Murat Yalçın’ı Türkiye çok sevdi.
Onu çok sevdik. Neden?
Sanırım Pedagog Adem Güneş’in “Anadolu Pedagojisi” dediği, akademik olarak pek iyi tanımlanmamış olsa da, görünce hemen bildiğimiz, gönüllerimizin aşina olduğu bir insan terbiyesini, Anadolu insanının edebini temsil ettiği için.
Kömür işçisi Murat Yalçın’ı ben de çok sevdim. Onun kısa konuşmasını okurken, kısa videosunu dinlerken, içimden geçen, ‘Allah seni yetiştirenlerden, annenden, babandan, sana emeği geçen herkesten razı olsun,’ oldu. Murat’ın annesini babasını, gerçekten tanımak isterim. Kendini bu kadar kabul etmiş, sevecen, öfkesiz, korkusuz ve tüm doğallığıyla kendi olabilen bir insanımız o. Çok iyi bir eş, çok iyi bir baba olduğundan ve öyle olmaya devam edeceğinden eminim. Onun içinde annesini, babasını, dedesini, nenesini, büyüdüğü aile ortamını tanımayı istiyorum; çünkü onlardan hepimizin öğrenecekleri olduğunu hissediyorum. Ve o öğreneceklerimi tüm Türkiye’ye duyurmak, anlatmak istiyorum.
2009 yılında ‘Bir Gün Evden Çıkınca’ başlıklı bir yazı yazmıştım. O yazının tümünü okumaktan sizi kurtarmak için bir bölümünü buraya almak istiyorum.
4 Mayıs 2009 / Akatlar’daki evimden çıktım. Beşiktaş Belediyesinin genç bir temizlik görevlisi pür dikkat kaldırımın dibinde birikmiş olan çöpleri süpürüyordu. Baştan savma yapmıyordu. Kendini vermişti; işini önemsiyor ve elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyordu. Yirmilerin ortalarında, temiz yüzlü, köy kökenli biriydi. İçim ısındı;
– Kolay gelsin!
– Sağ olasın; Allah razı olsun.
İçim doldu; içim doldu dolu yürümeye başladım. Bu toplumun özel bir yanı şimdi şu anda canlanmıştı, yaşıyordu; ben onun emeğine saygı duymuş, o emeğe tanıklık yapmıştım. O da, Allah’ın nezdinde sahip olduğu en anlamlı manevi gücü, daha doğrusu, yaşamında belki de sahip olduğu tek anlamlı gücü, benim hizmetime vermiş, dua etmişti: “Allah razı olsun!” Kafam bir sürü sorularla dolu, karmakarışık bir kafa ama dopdolu bir yürekle yürüdüm. Neler üşüştü kafama, bir bilseniz. Bu adamın yetiştiği ortam basit bir köy ortamıydı; anası babası çok muhtemelen okuma yazma bilmezdi. Ama öyle bir evlat yetiştirmişlerdi ki, bu insanlar hatır değer biliyorlar, emek veriyorlar, helalinden para kazanıyor ve sağlıklı bir toplumun temeli olan saygılı insan ilişkisi kurabiliyorlardı. Zenginleşmiştim; kendimi gerçekten zenginleşmiş hissediyordum. “Bu köylü anne ve babaların çocuk yetiştirmesini inceleyen sosyologlarımız, psikologlarımız oldu mu?” diye aklımdan geçti. Zihnen bir not aldım; bu konuyu araştıracaktım. Üniversitelerimizde, bu insanı, bu çöpçüyü, onun temsil ettiği değerleri, toplumun önemli bir yapı taşı olarak gören akademisyenlerimiz var mı? Bu köylü ailenin temel değerlerinin kaynağında Ahmet Yesevi’nin katkısını merak ettim; var mı? Kafam aldı başını gidiyor. Düşündükçe düşünüyorum: Mevki sahibi, o nedenle sorumluluk yüklü insanlar, böyle birini çalışırken gördüklerinde, “Kolay gelsin!” diyorlar mı? Bunu söylemenin, ‘Kolay Gelsin!’ demenin, bir toplum için ne kadar önemli olduğunun annelerimiz babalarımız farkında mı? Öğretmenlerimiz farkında mı? İş adamlarımız, bürokratlarımız, siyasetçilerimiz farkında mı? Çizmelerini çıkarmak isteyen kömür işçisi Murat Yalçın’ın, ezik biri olduğunu (sosyal medyada bu tür paylaşımlar gördüm) düşünmüyorum. İşinin hakkını verir, ailesinin rızkının değerini bilir, gerekirse bu vatan için aslanlar gibi dövüşür, annesinin, babasının, büyüklerinin elini öper ama gerekirse saygıyla düşüncelerini de söyler. O edepli bir insan. Ve ben bu edepli insanı sevgiyle, muhabbetle ve de saygıyla kucaklıyorum.
Kömür İşçisi Murat Yalçın sadeliği içinde bana, bu kültürün gönül zenginliğini ve edebini temsil ediyor. Umarım aile terbiyemizde, eğitimimizde, iş hayatımızda, kamu yönetiminde, bu sade zenginliğin ve edebin değerini gerçekten bilen bir toplum olma yönünde gelişiriz. Bunun sorumluluğu, farkına varan her birimize düşüyor.
Doğan Cüceloğlu (18.05.2014)
1 Adem Güneş, Çocukluk Sırrı, Nesil yayınları, İstanbul, 2011
0 Yorum