Geçmişi Yönetmek
Öfke, bitmemiş işler, güvensizlik, karamsarlık, soğukluk, bıkkınlık dolu bir geçmiş ilişkinin üstüne karabulut gibi çöküyor. Eşler birbirlerine baktıkları zaman nefret ettikleri, güvenmedikleri birini görmeye başlıyorlar.
Yeni tanışmış genç kız ve erkeği düşünün; o an pek geçmişleri yok; ama heyecanla baktıkları bir gelecekleri var. Aileler tanışıyor, nişanlanıyorlar, aralarında bir geçmiş oluşmaya başlıyor; ama gelecek hala hepsini bastıracak güçte ve heyecanlı. Evleniyorlar ve yıllar geçmeye başlıyor; hamilelik, doğum, kayınlarla ilişkiler, iş stresi, yanlış anlamalar, zaman zaman para sıkıntısı içinde geçen yıllar. Bazı ilişkilerde olaylar o kadar şişiyor ve bunaltıyor ki, geleceğin heyecanı kalmıyor. Öfke, bitmemiş işler, güvensizlik, karamsarlık, soğukluk, bıkkınlık dolu bir geçmiş ilişkinin üstüne karabulut gibi çöküyor. Eşler birbirlerine baktıkları zaman nefret ettikleri, güvenmedikleri birini görmeye başlıyorlar.
Şimdi bulunduğum çevrede, Kaliforniya’da, her ırktan insan var; İngilizceleri henüz oluşum halinde. Farklı kültürel renkleri giyimlerinde, lokantalarında, aksanlarında görüyorsunuz. Din konusunda da tam bir çeşitlilik var: Katolik, Yahudi, Müslüman ve bir sürü Protestan kiliseleri yanı sıra Hindu ve Budist tapınaklar var. Bu insanlarda yeni tanışmış gençlerdekine benzer bir gelecek heyecanı sezdim.
İşte böyle bir toplumda gözlediğim olay: Kişi girerken veya çıkarken kapıyı açıp geçtikten sonra arkadan gelen var mı diye bakıyor. Yakında bir gelen varsa, kapıyı onun için tutuyor. Kapı tutulan kişi kapı tutana bakıyor, gülümsüyor, düzgün veya aksanlı İngilizcesiyle teşekkür ediyor. Geleceğin heyecanını yaşayan yeni nişanlılar gibi birbirlerine gülümsüyorlar.
Bu yazımda biraz bilim adamı tavrımdan uzaklaşarak köşe yazarı bir gazetecinin serbest tavrı içinde bir fikir paylaşmak istiyorum. Bazı okurlarım bunu bana yakıştırmayabilir, ama ne yapayım, kafama esti, mutlaka paylaşmak istiyorum.
Sorunlu evlilikler yaşamış çiftler gibi yönü geçmişe dönük toplumlar öfkeli. Yönü geçmişse dönük toplumların kendi içlerinde ve komşularıyla aralarında çok bitmemiş işleri var. Boşanma sürecine girmiş eşler gibi geçmişte olanların hesabını sormak ve intikamını almak bütün zaman ve enerjilerini alıyor. Bu toplumlarda arkadan gelene kapıyı tutmak akla gelmez; çünkü önce onun kim olduğunu bilmem lazım, diye düşünür. Kadının sülalesinden mi, yoksa erkeğin tarafından mı? “Bizden biri mi?” Her arkadan gelene kapı tutulmaz; ‘kapı tutulacak adam’ var, ‘kapı tutulmayacak adam’ var.
İlişki sorunu yaşayan ve boşanma sürecine girmiş çiftler, geçmişte olanların hesabını sormaya ve intikamını almaya bütün zaman ve enerjilerini verirler. Gelecekte adil, güvenli, saygı, sorumluluk, empati ve sevginin paylaşıldığı bir “biz” olabilmek onlar için bir seçenek olmaktan çıkmıştır. Bütün enerjilerini birbirlerini yıpratmaya, yaralamaya ve yok etmeye harcarlar. Bazı çiftler öfke, nefret, intikam duygularının ötesinde bir seçenek aramaya çıkar, gerçekçi ve doğru danışmanlıkla adil, güvenli, saygı, sorumluluk, empati ve sevginin paylaşıldığı bir “biz,” bir yuva olabilmek seçeneğini görürler. Dikkatle, özenle, sabırla bu değerler üzerine kurulu “biz”i inşa ederler. Geçmişlerinin mahkumu olmak yerine onu yöneterek geleceklerini inşa ederler. İlişkilerimizde yönümüzün geçmişe ya da geleceğe dönük olduğunun farkında olmamızı önemsiyorum.
Doğan Cüceloğlu (29.07.2015)
1 Yorum