Gerekirse Hamallık Eder, İçimdeki Çocuğu Dinlerdim…
"İnsanın iç çocuğunu dinleyip yaptığı işi severek, şevkle yapacağı bir meslek seçmesi çok önemlidir! Bunun için bir süre sıkıntılar çekmeye değer."
Gerekirse Hamallık Eder, İçimdeki Çocuğu Dinlerdim…
İsmi bende saklı bir öğretmen arkadaştan mektup aldım. İçini dökmüş, gözlemler yapmış ve bir pişmanlığını dile getirmiş. Birçok gencin meslek seçimiyle karşılaşacağı şu günlerde, kendisinin izniyle, sizlerle paylaşmak istedim.
Merhaba Sayın Hocam;
“Çevrenizde Çoğunlukla Soğuk, Bıkkın, Küskün, Kötümser ve Öfkeli İnsanlar Görüyor musunuz?” başlıklı yazınızı okudum.
Konudan mustarip kişilerden biri olduğum için ilgimi hemen çekti. Maalesef korku kültürünün çarkları arasında kırıntı haline dönüşen insanlardan biriyim.. Hem de bir eğitimci olarak.
Görüşlerinize katılmamak elde değil; ki bunun neden ve nasıl olduğunu tartışmaktan çok bundan nasıl kurtulacağımı çokça tartışırım kendimle..
Bir örnek vereyim: Bugün öğretmen arkadaşlarımla oturuyor dinleniyorum mola vaktinde, arkadaşın biri telefonundan müzik açmış, seslendim: “Rafet El Roman’nın yeni albümü çıkmış güzel şarkılar var!”
Diğer bi arkadaşım (ve yaşıtım olur o kişi de) seslendi: “Otuz yaşına gelmişsin, ne Rafeti mafeti?”
“Neden,” dedim, “Sadece Aşık Veysel mi dinlemeliyim bu yaştan sonra?”
Cevap: “Evet!”
Bana söylenmek istenen şeyin farkındayım: “Bu yaşa gelmişsin, senden bekleneni yap. Ağır ol, gençlik ve çocukluk yıllarında edindiğin müziksel veya diğer türlü zevklerini, hobilerini bırak. Rollerinin altından kesinlikle çıkma. Baba, orta yaşa gelmiş bir eş, bir öğretmen vs. ol. Sadece bunlar olmalısın. Bütünüyle sen olmamalısın; olman gereken olmalısın. (kalın bana ait.)”
Söyleyeceğim başka bir dipnot da şu: Öğretmenlik stajını yaparken fark ettim; son sınıftayım. Gittiğimiz okullarda girişte öğretmenlerin listesi ve fotoğraflarına bakıyorum. Bir tane gözünde ışık kalan, yaşam enerjisini yitirmemiş insan yok..
Soruyorum hemen kendime: Bu meslek mi bu hale getiriyor insanları yoksa böyle insanlar mı bu mesleği seçiyor?
Biliyorum, cevap uzun ve sebepler yığınla.
Ben kendi açımdan ne yapabilirim diyorum hemen ardından; “Sebep ne olursa olsun bu meslek sana göre değil,” diyorum kendime.
Size yanlış gelebilir Hocam ama haklı çıktım. Sistemin amacı temel olarak hayata hazırlamak, ama sistem kendini hayata hazırlamaktan sınıfta kalmış be Hocam!..
Ben ne mi yaptım o günden sonra?
Bi arkama baktım; dört yılım geçmiş.
Aileme danıştım! “Bırakıp evine dönsen ne yapacaksın evladım? Seni dershaneye gönderemeyiz ki!”
Sonra kendime sordum: “Bütün bu olumsuzluklara rağmen okulu bıraksan başka bir bölümde okusan mücadele gücün ne?”
Manevi çok az; maddi olarak “0”.
Korktum ve hayatımın belki de en büyük fırsatlarından birini kaçırdım. Kendi istediğim gibi kendim gibi çalışmak ve yaşamak…
Bugünkü aklım olsa ne yapardım Hocam söyleyeyim mi? Gerekirse hamallık eder, o içimdeki çocuğun dediği İletişim Fakültesini okumadan gözlerimi hayata kapamazdım.
Eminim ki işsiz de kalsam, iş bulmak da zorlansam da beni bu kadar yaralamazdı.
Saygılar, sevgiler
Mektubu yazan öğretmenin değerlendirmelerine katılabilir ya da farklı düşünebilirsiniz. Şevkle, zevkle öğretmenlik yapan birçok tanıdığım var. Benim için önemli olan mektubu yazan değerli arkadaşımın mektubunda şu noktaların altını çizmesi olmuştur:
1- Kim olduğunu pek önemsemeyen, kim olmak gerektiğini sürekli hatırlatan bir ortam içinde olabilirsiniz. Bunun farkında olun.
2- Öğretmenlerin çoğunun yüzü gülmüyor ise, bu tesadüfen değildir. Bu noktada iki aşamalı bir sorgulama sürecinde olup araştırabiliriz:
a- Kimler öğretmen olmayı, nasıl seçiyor?
b- Eğitim sistemi öğretmenin içindeki şevki artıracağına, sömürüp bitiriyor mu? Bitiriyor ise, bunu nasıl beceriyor ve bunu yaptığının farkında mı?
3- İnsanın iç çocuğunu dinleyip yaptığı işi severek, şevkle yapacağı bir meslek seçmesi çok önemlidir! Bunun için bir süre sıkıntılar çekmeye değer.
Kendisine daha şevkli ve anlamlı öğretim yılları geçirmesini diliyor ve belki bu amaca hizmet edebilir diye Savaşçı kitabımdan bir adet imzalı yolluyorum.
Doğan Cüceloğlu (21.07.2013)
2 Yorum