Özgüven Üstüne (3)
"Savaşçının gücü onun niyetinin saflığında yatar. Kendi özüme saygılı bir savaşçı gibi yaşayabildiğim zaman yaşamım anlamlı, coşkulu ve güçlü olur."
Özgüvenin inşasına olanak sağlayan ortamlar
Her faaliyetinin arkasında bir niyet vardır. Niyet, bilgi, beceri, eylem aşamalarından geçerek bir sonuca ulaşır. Bu sonuca elde edilen sonuç (EES) diyelim.
Eyleme geçmeden önce kişinin niyetinin oluştuğu aşamada bir de kendiliğinden bir hedef oluşmuştur. Örneğin kişi su içme niyetinin farkına vardığında kendiliğinden su içme hedefi de oluşmuştur. Su içmek isteyen kişinin, hedeflediği beklediği sonuç (HBS) vardır.
Niyet su içmedeki gibi kısa vadeli hedefleri içerebildiği gibi, bir tıp alanında uzman doktor olma gibi uzun vadeli hedefleri de içerebilir.
Niyet şimdiyle ilgili bir bilinçtir. Niyetle birlikte oluşan hedef gelecekle ilgili bir bilinçtir. İşte insan niyetlenerek böyle geleceğini tanımlamaya, belirlemeye başlar.
Hedefin iki temel boyutu kişinin motivasyon yapısını belirler: 1- Birinci boyut, “ben yapabilirim” duygusudur. Takdir edersiniz ki, özgüveni yüksek olan daha sık ve daha çok konuda, “ben yapabilirim” duygusunu taşır. 2. İkinci boyut, “değer” boyutudur. Yani, “ulaşmak istediğim amaç benim emeğime, gayretime değer” duygusudur..
Böylece hedefle ilgili yapamam, yaparım ve değmez, değer seçenekleri olan dört gözlü bir matris çıkar karşımıza.
Yapamam Yaparım Değmez
1. Yapamam – Değmez
2. Yaparım – Değmez Değer
3. Yapamam – Değer
4. Yaparım – Değer
Niyet dışarıdan dayatılmamış, kişinin özgür seçimiyle kendisinin oluşturduğu bir niyet ise, o zaman hedef matrisin dördüncü, “yaparım- değer” gözünde yer alacaktır. O zaman birey niyetine uygun bilgiyi araştıracak, bulacak ve öğrenecektir; öğrendiği bilgiyi uygulamak için beceriler geliştirecek ve uygulayacaktır. Bütün bunların sonunda Bir sonuç (EES) elde edecektir. Elde ettiği sonuç (EES) ile hedeflenen beklenen sonuç (HBS) ilişkisi kişinin kendini başarılı ya da başarısız görmesine yol açacaktır.
Niyet kişiye dışarıdan dayatılmış ve onun içine sinmemiş ise, kişinin “değer” “değmez” boyutunda algılaması çok muhtemelen “değmez” kısmında olacak ve bu nedenle eyleme geçme isteği düşük olacaktır. O nedenle istemeye istemeye gönülsüz bilgiye yönelecek, istemeye istemeye gönülsüz beceriler geliştirecek ve yine bu bilgi ve becerileri istemeye istemeye gönülsüz uygulayacaktır. Benim “mış gibi yapmak” dediğim bir durum ortaya çıkacaktır.
İşte yüz baskın korku ortamında yetişen çocuğun yaşadığı durum niyetin kendine zorla dayatılması durumudur. Böyle bir ortamda büyüyen çocuk özgüvenini inşa etme olanağına kavuşamayacaktır, çünkü kendi yaşamının direksiyonunda oturamadığı için kendi niyetini seçme, niyete uygun bilgiyi öğrenme, o bilgiyi yaşama aktaracak becerileri kazanma ve o bilgi ve becerileri uygulama olanağı bulamayacaktır.
Bireyin özgüveninin inşasına olanak sağlayan ortamın temel özelliği kişinin kendi seçimleriyle yaşamına yön verebilmesi ve yaptığı seçimlerin sonuçlarından sorumluluk alarak o sonuçları doğrudan yaşayabilmesidir.
Peki, Mahmut şimdi ne yapsın?
Şimdiki bildiklerimle ben şimdi Mahmut’un yerinde olsam, ilk iş önce Savaşçı kitabını okurdum ve hemen ilk fırsatta kendi yaşamımın direksiyonuna oturmak üzere harekete geçerdim. Kendi hayatımın direksiyonuna geçmek için inşaat işçisi olarak çalışacaksam hiç tereddüt etmeden inşaat işçisi olur, lokantada bulaşık yıkayan kişi olacaksam, bulaşıkçı olurdum. Ama kendi seçimlerimle, kendi değerlerimi seçer (bu değerleri iki kitapta tartışıyorum: 1. İyi düşün Doğru Karar Ver; 2. İçimizdeki Biz) ve bu değerler üzerine geleceğe, yalnız kendi vicdanıma hesap verebildiğim bir yaşama adım atardım.
Nasıl bir gelecek yaratacağım konusunda açık seçikliğe kavuşmak için önce kendimi tanır, daha sonra gönlümün muradını keşfeder ve hiç zaman yitirmeden bu muhteşem yolculuğa başlardım.
Şunu bilirdim ki, kendi gerçeğime ters düşen bir yaşam yolu beni dünyanın en büyük servetine, dünyanın en çekici kadınına götürse de, sonunda ben mutlu olamayacağım ve kendi gerçeğime ters düşen bir yaşam yolculuğunda harcadığım her bir saat, her bir gün kendi varoluşuma yapılmış bir ihanet olacaktır.
Bunu göze alamadığım zaman mutsuz, korkak, başkasından beğeni dilenen ya da satın almaya kalkan bir dilenci olacağım.
Savaşçının gücü onun niyetinin saflığında yatar. Kendi özüme saygılı bir savaşçı gibi yaşayabildiğim zaman yaşamım anlamlı, coşkulu ve güçlü olur.
Ben kendimin en yakın dostu olurum.
Ve benim sesimdeki tını insanlarda saygı uyandırır.
Herkes benim çok karizmatik bir insan olduğuma inanır.
Doğan Cüceloğlu (23/12/2006)
0 Yorum