Sizin Çocuklarınız Ne Kadar Şanslı – 3
Tırtılın kelebeğe dönüşümü gibi bir dönüşüm süreci başlamıştı yaşamımda. Artık terzi olmuştum.
Tırtılın kelebeğe dönüşümü gibi bir dönüşüm süreci başlamıştı yaşamımda. Artık terzi olmuştum.
Terzilik nedir bilmeden sökük dikilecek bir pozisyona koymuşum kendimi ve ben kendimi ne bu pozisyona koyduğumu biliyormuşum, ne de bu pozisyonda terzilik gerektiğini.
Ayşen'in kendi tavuklarıyla ilgili anlattığı öyküler ve yaralanan tavukları kucağına alıp tedavi etmesi beni öyle etkilemiş ki, artık et yiyemez hale gelmişim, farkına varmadan.
Ve horoz ötüşünden bu kadar mutlu olabilmeme de sevindim, yeniden bir kat daha mutlu oldum. Kapıyı açtım horozla birbirimize bakıştık, ben Türkçe konuştum o dinledi. Aaa, bir de baktım, bir tavuk iki civciviyle bana doğru geliyorlar; geldiler ve kapının önünde beklemeye başladılar.
"Nedir kardeşim, bunların da her iki kelimesinden biri "lütfen," öbürü de "teşekkür ederim." Artık bu kelimelerin de hiç anlamı kalmadı, insanlar daha seçerek bu kelimeleri bilinçli kullanmalı," dedim. Daha sonra da, "Bu bir savunucu tutum olmasın, Doğan? Emin misin? diye düşündüm.
Kişilerarası ilişkilerin altında bireysel çıkarlar bulunduğu çok doğal olarak kabul edilmiş durumda ve anladığım kadarıyla Amerikan kültürü insan ilişkilerinin bu yönden formülünü oluşturmuş. Her şey açı seçik her iki tarafça biliniyor. Yani mış gibi bir durum yok.
"Kitle hareketlerini anlamak istiyorsanız, Eric Hoffer’in Kesin İnançlılar kitabını okumanızı öneririm."
"Bana yazan kişinin yaşamla, toplumla, kadınlarla ilgili bazı yorumlarına katılmayabilirsiniz. Benim ele almak istediğim, bu mektupta bana acı veren psikolojik danışmanlık yapan meslektaşımın yargılayıcı bir tavır içinde bir yargıç gibi hükümler vermesi."
Son derste Bay X, “Evet, işte bu. Tam istediğimi yapmışsın,” dedi ve ekledi “Bunu bir daha yapma. Sadece başkaları istiyor diye sana hiç uymayan, ters gelen bir şeyleri yapma. Kendin olmaktan çıkarsın ve kaybolursun,” diye ekledi. Bu cümle tüm yaşamım boyunca benimle oldu.
"Soğuk, bıkkın, küskün ve öfkeli insanlardan biri olmayalım. Bu bizim yaşamımız, sahip olduğumuz her şey anlamını yaşamımızdan alıyor."
"Doğan Cüceloğlu, Türkiye için çok önemli bir fenomeni, “korku kültürü” terimini bize kazandırdı."
Bu vesileyle Harun Talha Ayanoğlu’nun şahsında kendini geliştirip bir şahsiyet olma yolunda çabalayan tüm üniversite öğrencilerimizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Onları geleceğin uygar Türkiye’sinin gerçek mimarları olarak görüyorum.
Bütün olumsuzluklara rağmen birey kendi etki alanı içinde bir hedef koyup azimle o hedefe yönelirse, başarabiliyor.
Gerçeğe saygı, dürüstlük, sorumluluk ve kendi gözüne hesap vermek gibi değerler burada iş başında. ‘Hayriye’ öğretmenin bu değerler tabanında oluşmuş bir iç disiplini var. Ve bu iç disiplin bu toplumun insanında çok eksik.
Aydınlık bir gelecekte çocuklarımızla birlikte olmak ve orada buluşmak için emek veriyoruz. Sizlere gönülden tekrar teşekkürler.
Bu emek ve zaman ona mutluluk ve huzur olarak dönüyor; sadece kendine mi, birlikte çalıştığı tüm ekibine! Kendisini ve projede emeği geçen herkesi kutluyorum.
Konuyu biraz daha ayrıntılı incelemek isteyenler için aslı 1951’de yayınlanan ve 60 yıl sonra Türkçe’ye çevrilip 2011 yılında bastırılan Eric Hoffer’in Kesin İnançlılar kitabı iyi bir başlangıç olabilir.
Çocukların tamamı özgüven ile doğuyor, keşfetme arzusu ile yanıyor, ne istediklerini çok iyi biliyorlar ve bunları gerçekleştirmek için üzerlerine düşeni yapma konusunda çok istekliler.
Kömür İşçisi Murat Yalçın sadeliği içinde bana, bu kültürün gönül zenginliğini ve edebini temsil ediyor.
Korku kültürünün öğretmeni öğretmenlik yapma, sevgi kültürünün öğretmeni ise sürekli öğretmen olma çabası içinde olacaktır.
Gedikli Anne’nin o hiç azarlamayan, uzun uzun ders vermeyen, o sevecen sesiyle söylediklerini unutamıyordum.
"Yaşamımızın her alanında öğrenilmiş cehalet içinde olabiliriz."
Bir kitap bir insanı, bir insan bir toplumu değiştirebilir. Bu toprakların çocuklarında bu gücün olduğuna inanıyorum
Biz bilinci içinde yaşama bakan kişi, yaşamla ilişkisinde adil olmaya özen gösterir.
Böyle bir ‘savaşçı tutumu’nu seçmiş öğretmen, baş başa olduğu bir zamanda öğrencisine şu mesajı mutlaka verir: “Sen izin vermedikçe hiç kimse, arkadaşın, öğretmenin ya da müdürün, hiç kimse senin onurunu elinden alamaz, zedeleyemez. Bu gücünü bil ve o güce sahip çık!”
Ben bu ülkenin gençlerini ve öğretmenlerini seviyorum ve onlara güveniyorum. Evet, inanıyorum; onların kalpleri sevgiye ve öğrenmeye kapalı olmadığı sürece çocuklarımızın yüzü gülecektir.
Mahalle deyip geçmemek gerek, diye düşündüm. Yalnız insanlarıyla değil, kedileri ve köpekleriyle bir mahallem vardı ve ben onun içinde yaşıyordum.
“Z” toplumunun insanları sadece “BEN” olarak yaşamayı zekice bulurken, “A” toplumunun insanları BENDEKİ BİZİ keşfettikleri için hem “BEN” hem de “BİZ” olarak yaşamayı akıllıca bir tavır olarak görüyorlar. Siz hangi toplumda yaşamak isterdiniz?
Kitabın yazılması yetmez; kitabın okunması içinde çaba göstermem gerektiğine inanıyorum.
Ailede, eğitimde, iş hayatında, meslek yaşamında, siyasal hayatta DEĞERLER BOŞLUĞU yaşıyoruz: Hakkaniyet, güven, empati yokluğu yaşıyoruz. Bu değerlerin yokluğundan ortaya çıkan boşluğu bencillik, güvensizlik, kaygı ve öfke dolduruyor.
Üç yaşındaki kız çocuğu, yolda yürürken, hiç beklemediğim bir anda büyük aileme dönmüş olmanın mutluluğunu iliklerime kadar hissettirdi. Evet, ben büyük bir ailenin parçası olduğunu hissettim. Ve “hoş bulduk!” diyorum!
DAĞLICA’da şehit düşen ve yaralanan askerlerimizle ilgili haberleri duyunca içim yandı. Şehit düşen askerlerimizin anne ve babalarının, yakınlarının, dostlarının acılarını içimde hissediyorum. O gençlerle ve onların anne ve babalarıyla Anadolu’nun değişik köşelerinde yaptığım konuşmalarda, verdiğim seminerlerde göz göze geldik, birbirimize gülümsedik, kucaklaştık, gönül bağı kurduk. Ve şimdi onları bir daha göremeyeceğimi, kucaklayamayacağımı düşünmek içimi yakıyor. […]
"Formül "yüz"dür. Ben her türlü yüz baskın ortama karşıyım. Bu tür ilişkiler ortamında ruhum sıkılıyor. Ben 'can cana bir yolculuk için iletişim,' diyorum."
"Joshua annesine, "Hastayım ama coğrafya projemi kaçırmak istemiyorum, ben okula gitmek istiyorum, anne," diyerek annesini kendisini okula götürmeye ikna etmiş."
"Bu kadar emek verilen ve mükemmele yakın bir tarzda eğitim alan insanların toplumu nasıl oluyor da maddi refahta bu kadar yükselirken huzur ve mutluluğu yakalamakta başarılı olamıyor?"
"Bu ailede yetişen çocuk hem şimdiden, hem gelecekten, hem de o geleceğe götüren yolun türünden sorumluluk alarak büyür."
“Yaşamın tümü birbiriyle ilişki içinde olan, sürekli birbirini etkileyip yönlendiren binlerce etkenin oluşturduğu dev bir matris içinde oluşur, yapılanır, biçimlenir."
"İnsanın kendi yaşamını kendi özgür iradesiyle yönetmesinin ötesindeki bütün seçenekler sağlıksızdır ve mutlaka yaşamın anlamından, coşkusundan ve gücünden kaybettirir."
"Ana babalar çocuklarını park içinde yaşamaya mı hazırlasınlar, yoksa orman içinde yaşamaya mı?"
“Can candır. Canı önemsemek yaşamı onaylamaktır.”
"Bir insana verebileceğin en değerli şey, onu itibarlı, onurlu, değerli biri olarak görmendir."