Mahallemin Köpeği
Mahalle deyip geçmemek gerek, diye düşündüm. Yalnız insanlarıyla değil, kedileri ve köpekleriyle bir mahallem vardı ve ben onun içinde yaşıyordum.

Akatlar’da Zeytinoğlu Caddesi –Yaren Sokak köşesinde kırtasiyeciden çıktım. Saat sabahın on buçuğu; hava oldukça sıcak. Yaren sokak üstünde aşağıya doğru yürürken sağımdan güçlü bir hapşırma sesi geldi. Bir bina görevlisi binanın giriş yolunu hortumla yıkıyor. Bir kez daha, bu sefer daha güçlü hapşırdı. Kapıcı ile aşinalığımız var, ama ahbaplığımız yok. Çok yaşa, dedim. Hortumu sol eline aldı, boş kalan sağ eliyle selam verir gibi bir hareket yaptı, “Hep birlikte, Allah razı olun,” dedi.
On metre ilerde kaldırımın üstüne, gölge bir yerde yönü bana ters yatan mahallenin yaşlı köpeği hapşırma sesini duymuş, kulakları dikmiş, bekleyiş haline geçmişti. Benim sesimi duyunca uluyarak ayağa kalktı ve beni yürür halde görünce üzerime doğru gelmeye başladı. Yaşlı olduğu için ayağa kalkması, yürümesi yavaştı, ama sesi gür olduğu için, herkesin dikkatini çekiyor, o gümbür gümbür havladığı zaman herkes dönüp ona bakıyordu. Bir yandan havlayarak bana doğru yürüyor, diğer yandan yan gözle apartmanın girişini temizleyen adamı izliyordu. Sanki havlamasına devam etmek için ondan onay istiyordu: “Bu adam buranın yabancısı değil mi? Havlayayım değil mi?” tavrı içinde biraz ihtiyatlı bir havlaması vardı.
Gülmeye başladım. Bu köpek, sanırım sırt çantasıyla yürüdüğüm için, beni bir türlü mahalleli olarak kabul edemedi. Gülmem onu daha da sinirlendirdi; hızını arttırdı ve üzerime doğru gelmeye devam etti. Dönüp arkamda kalan adama baktım; o durumun farkında mıydı?
Kapıcı, “Hışt,” dedi. Köpek sustu, ona baktı. Kapıcı, eliyle dudaklarını kapatan bir işaret yaptı ve “cık cık cık,” dedi. Köpek hemen sesini kesti; bana olan ilgisini tamamıyla kaybetti, döndü yattığı gölge yere gitti ve kıvrılıp uzandı. Yalnız uzanmadan önce bir ses çıkardı; bu sesi ben, “Hay Allah, iştahım kursağımda kaldı; keşke biraz havlayabilseydim,” olarak yorumladım.
Mahalle deyip geçmemek gerek, diye düşündüm. Yalnız insanlarıyla değil, kedileri ve köpekleriyle bir mahallem vardı ve ben onun içinde yaşıyordum. Bir an için, bir sitenin içinde, gökdelen bloklarından birinde, 21. katta oturduğumu hayal ettim. Şu an yaşadığım bu ‘mahalleli olmz’ zenginliği hayatımda var olmayacaktı.
Ve kedisiyle, köpeğiyle, bakkalıyla, çiçeksi, emlakçısı, börekçisi ve kırtasiyecisi ile böyle bir ‘mahalleli olma’ zenginliğinin hiç farkında olmadan büyüyecek, sayıları gün geçtikçe artan çocuklarımız için hüzünlendim.
Doğan Cüceloğlu (20.05.2015)
1 Yorum