Niyetin Saflığı Üstüne
"Savaşçı niyetinin saflığını keşfetmiş biridir; yaratmak istediği geleceği niyetinin saflığında yaşatır."
Geçenlerde bir katılımcı seminerde bana sordu: Cehenneme giden yol iyi niyet basamaklarından oluşur, diyorlar. Siz ise savaşçının gücü onun niyetinin saflığında yatar diyorsunuz. Savaşçının yönü ‘has cehennem’e mi dönük? Gülümsenerek sorulmuş bir soruydu; soran aslında pek ciddi bir tavır içinde sormamıştı, ama zihnen bir meydan okuma içinde olduğu belliydi. Sanırım içinden, Doğan Hoca sanırım bunun altında kolay kolay kalkamaz, beklentisi vardı.
İçimden bir konu bu kadar yanlış anlaşılabilir, diye geçirdim. Ama bana soru soran iyi ya da kötü niyetle zaman vermiş ve bir soru sormuştu ve düşündüklerimi paylaşmam gerekiyordu. Ayrıca gerek felsefi gerek bilimsel birçok önemli tartışmalar yarı ciddi yarı şaka tartışmalarla başlamış ve zamanla derinlerde köklerini bularak gelişmişti.
Önce şunu söyleyelim:
Her iyi niyet mutlaka cehenneme götürmez; cehenneme götüren iyi niyetin kendine özgü koşulları vardır.
Cehenneme götüren iyi niyete bir örnek vermek istiyorum:
Adam ÖSS sınavına hazırlanan kızına, “Aklına başına topla ve iyi çalış; üniversiteye giremezsen gözüme gözükme,” diyor.
Bu baba niçin böyle konuşuyor? Çünkü açık seçik olmasa bile şöyle bir yaşam zincirinin varlığının farkında: niyet-bilgi-beceri-eylem-sonuç.
Kızının üniversiteye girmeye niyetlenmesini istiyor; kızı üniversiteye girmeye niyetlenince, bunun için gerekli olan bilgiyi, sınav becerisini ciddiye alacak, çalışacak, sınava girecek ve başaracaktır.
Adamın niyeti ne? Kızının derse çalışmasını sağlamak ve üniversiteye girişine yardım etmek. Kızının söylediğini ciddiye almasını ve dediğini yapmasını istiyor. Bu baba nasıl ciddiye alınırı bildiğini sanıyor; içinde yetiştiği toplum ona küçükten beri şu mesajı vermiştir: senden korkmayan seni hesaba almaz; ancak senden korkan kişi senin söylediklerini ciddiye alır. Bu bilginin etkisi içinde baba, üniversiteye giremezsen gözüme gözükme, diyor. Bu bilgiyi bir beceriyle uyguluyor; korkulacak bir baba edasıyla söylüyor; sesi, yüzü, bedenin duruşu, gözün bakışı korkulması gereken bir baba rolünü iyi oynuyor. Becerisi yerinde bir baba! Elde ettiği sonuç ne? Kız gerçekten korkuyor ve babasının “üniversiteye giremezsen gözüme gözükme,” sözüne inanıyor. Elinden geldiği kadar çalışıyor.
Babanın bu konuşmasından iki ay sonra, kızın gittiği dershane bir profesörü konuşmacı olarak davet ediyor. Öğrencilere konuşan profesörün niyeti de öğrencileri çalışmaları gerektiğine inandırmak; o nedenle konuşmasına şöyle başlıyor: “Sınava iki milyon öğrenci girecek ve ancak dört yüz bin kişi alınacak; sınava giren her on öğrenciden sekizi üniversiteye giremeyecek.” O da öğrencileri çalıştırmak için korkutma yolunu seçiyor. Niçin? Çünkü o profesör de bu toplumun çocuğu; onun bilgi dağarcığı da bu toplum içinde oluştu; o da biliyor ki, insanlar korkmazlarsa çalışmazlar.
Ve profesörün konferansının öğleden sonrası kız intihar ediyor. Besbelli ki, babasının gözüne gözükmeme konusunda ikna edilmiş. On yedi yaşında bir yaşam böyle sona eriyor.
Kızın ruhu cennete mi yoksa cehenneme mi gitti, ben bir şey söyleyemem. Ama bir psikolog olarak, o babanın bu dünyada cehennem azabını tattığını söyleyebilirim.
Söylemek istediğim ne?
Söylemek istediğim şu: cehenneme götüren iyi niyetin kendine özgü koşulları vardır; her iyi niyet mutlaka cehenneme götürmez.
Nedir bu koşullar?
Niyet-bilgi-beceri-eylem-sonuç ilişkisinde, niyetlenen sonucu elde edebilmek için:
1) Niyetin saflığını keşfetmek gerekir.
Aşağıda Savaşçı kitabından niyetin saflığına dair sözleri örnek olarak veriyorum. Aşağıda belirteceğim gibi, baba niyetinin saflığını keşfedememiş biri.
2) Niyet ile ilişkili bilginin gerçekliği kanıtlanmış bilimsel bilgi olması gerekir.
Örneğin baba, korku kültürünün geleneksel bilgisi içinde değil, bilimsel psikolojinin bilgisi içinde kızıyla konuşsaydı, kızına savaşçı bilgeliği içinde konuşurdu.
3) O bilgiyi yaşama geçirirken kullanılan beceri, niyeti ve bilgiyi en etkili biçimde yaşatacak biçimde olur.
Örneğin baba, söyleme yerine, kızıyla sohbet içine girmeyi yeğlerdi. Becerisi konuşma olarak değil, sohbet içinde kalma biçiminde kendini gösterirdi.
4) Bilgiyi ve beceriyi eyleme geçiren motivasyon bilgi ve beceriye uygun olur.
Örneğin, korktuğu için değil, anlamak istediği için, başarmak istediği için, daha onurlu ve güçlü bir gelecek yaratmak için çalışmak isterdi.
Korku kültürü ve sevgi kültürü aynı niyeti iki farklı biçimde yaşama geçirir; çünkü kullandıkları bilgi, beceri ve motivasyonlar çok farklı.
İşte geldik niyetin saflığına. Aslında baba niyetinin derinliğine inip onun saflığını yakalayamadı ve bu nedenle kızına yansıtamadı. Çünkü saf niyet aslında kızın mutlu bir yaşam yaşamasıdır. Üniversite eğitimi, meslek, para kazanmak, başarı bu mutluluğa erişmenin değişik araçlarıdır. Baba niyetinin saflığını yakalayamadı; çünkü bilincinde taşıdığı farkındalık gücü yetmedi.
Bu baba evlenirken evlenme niyetinin saflığına erişebilseydi, çocuğu doğduğunda baba olma niyetinin saflığına erebilseydi eminim kendini uygun bilgi ve becerilerle donatma olanağı bulurdu.
Benim Savaşçı kitabından bazı seçmelerle sizi baş başa bırakıyorum:
• Savaşçı kendi yaşamının tümünü niyetinin saflığı üzerine kurmuştur.
• “Savaşçı önce kendi niyetinin, güdülerinin, isteklerinin farkına vararak işe başlar. Kızılderili bilge don Juan, “savaşçının en büyük gücü, onun niyetinin saflığındadır” der.
• Savaşçı gücünü kendini adadığı gelecekten alır. Bu geleceği önce kendi niyetinin saflığında yaratır. Daha sonra, bu saflıktan, masumiyetten aldığı güçle, eyleme geçer. Korkunun yokluğu, yaratmak istediği gelecekten onun egosunun hiç bir çıkar beklememesinden gelir. Eğer, kendinizi adadığınız gelecekten, para, mevki, şöhret veya bunun gibi bir çıkar bekliyorsanız, sonuç sizin için önemli olmaya başlar ve siz ‘acaba başarısız olur muyum?’ diye korkmaya başlarsınız. Ama niyetiniz saf ise, bütün istediğiniz, elinizden gelenin en iyisini yapmak ve coşkulu yaşamın gelişmesine olanaklar sağlamak ise, elinizden gelenin en iyisini yaptığınız sürece hiç bir şeyden korkmazsınız.
• Savaşçının niyetinin saflığı, onun geleceğe odaklanmasını sağlar. Savaşçı hiç bir şey istemeden, sadece kendini adamış olduğu geleceği düşünür, hayal eder, enerjisini, eylemini, bu amaca yöneltir.
• Savaşçı niyetinin saflığını keşfetmiş biridir; yaratmak istediği geleceği niyetinin saflığında yaşatır.
• Savaşçının her sözü, her eylemi niyetinin saflığı içinde biçimlenmiş olduğu için büyük resim içinde yerini almış, büyük resimle ilişkisi kurulmuş bir söz ve eylem olacaktır. Bu nedenle, savaşçının hayatı tümüyle anlamlı bir yaşamdır. Böylesine anlamla dopdolu bir yaşam aynı zamanda coşkulu bir yaşamdır.
• Savaşçı niyetinin ne olduğunu bilir ve niyetinin saflığı içinde durumu algılar, yorumlar, anlamlandırır ve her şeyi düşündükten, gözden geçirdikten sonra, yaratmak istediği geleceğe en uygun eylemi seçer.
Doğan Cüceloğlu (03.09.2007)
0 Yorum