Değişmek ve Değiştirmek (3)
"Bir kişinin gönlünün muradını keşfetmesine yardımcı olmak istiyorsanız, o kişiyi dinleyin. Sizin dinlemeniz sayesinde kişi kendini daha iyi anlayacak ve gönlünün muradını keşfedecektir."
Kişi yedisinde neyse, yetmişinde de odur, derler. Bu sözün altındaki temel inanç, insanın değişemeyeceğidir.
Geçen yazılarımda kişinin başkası tarafından değiştirilemeyeceğini, değişimi kendisinin istemesi gerektiğini belirttim. Bu ifadenin altında, kişinin isterse değişebileceği inancı yatmaktadır.
Kişi yedisinde neyse, yetmişinde de odur sözü, her türlü değişim olasılığına açık bir karşı tavrı sergiliyor.
Aşağıdaki öykü değişimle ilgili önemli gözlemler yapma olanağı veriyor.
Hapishanede Olmayı Tercih Ederdim
Kocası Mojave gölünde tatbikata gönderilince, yalnız bırakmamak için Thelma Thompson da onunla birlikte gidiyor.
Çölün sıcaklığı ona cehennem gibi geliyor. Sıcak rüzgar her şeyi kumla dolduruyor. Etrafındaki insanların çoğu İngilizce bilmeyen yerliler ve Meksikalılar olduğundan kimseyle arkadaşlık kuramıyor.
Birkaç hafta sonra sıkıntıdan patlayacak hale gelen Thelma, oturup babasına bir mektup yazıyor. “Burada olmaktansa hapishanede olmayı tercih ederdim,” diyen mektubu, “baba gel beni buradan kurtar!” diye bitiriyor.
Şimdi siz kendinizi Thelma’nın babası yerine koyun; böyle bir mektuba nasıl yanıt verirdiniz?
Benim bildiğim birçok baba, “Ah benim zavallı kızım, hemen geliyorum, seni o cehennemden kurtaracağım!” der.
Kimi babalar da, “Otur oturduğun yerde, kapa çeneni, senin yerin kocanın yanı!” der.
Thelma’nın babası, kızına iki satırlık bir mektup yazarak, içinde bulunduğu duruma nasıl bakacağı konusunda bir seçimi olduğunu hatırlatmış. Mektup şöyle diyormuş:
“Sevgili kızım Thelma, iki adam hapishane penceresinden baktı; biri çamuru, diğeri yıldızları gördü.Seni seven baban.”
Bu mektubu alan Thelma, bir seçimi olduğunun farkına varmış ve şikayet etmeyen olumlu, kabul edici bir tavır içinde duruma bakmaya karar vermiş.
Yerlilerin dilini öğrenmeye çabalayarak onlarla yakın dostluklar geliştirmeye başlamış. Onların kilim ve çömlek yapmada ne kadar hünerli olduğunu görerek kendisi de çömlek ve kilim yapmayı öğrenmiş.
Göldeki deniz kabuklarını incelemeye başlamış ve şimdiye kadar hiç görmediği türler keşfederek bir koleksiyon oluşturmaya başlamış.
Çevredeki kaktüslerin çeşitliliğini incelemiş ve onların farklı bir güzellik sergilediğini görmeye başlamış.
Gölde güneşin batışının muhteşemliğini ve çevredeki çöl köpeklerinin ayrı bir tür olduğunu keşfetmiş; çöl köpekleriyle nasıl ilişki kurulacağını öğrenmeye başlamış.
Thelma bir süre sonra yaşamının eskisinden daha anlamlı ve zengin olmaya başladığını görmüş.
Ne Değişti?
Thelma’nın yaşamında ne değişti?
Babasına şikayet dolu mektubu yazdığı zamanla şimdiki zaman arasında herhalde çöl değişmedi.
Çevredekiler de değişmedi; onlar yine İngilizce bilmeyen yerliler ve Meksikalılardı!
Kaktüsler değişmedi.
Thelma’nın içinde bulunduğu duruma bakışı değişti. Artık çamura değil, yıldızlara bakmaya karar verdi. Bilinçli bir seçim yaptı.
Hint atasözü, “Biz değişince dünya değişir!” der.
Thelma’nın babası kızına seçimlerini hatırlatmıştı; hepsi o kadar.
Uygulama
Gençlere yaptığım konuşmalarda bir gönüllü genci sahneye davet ederim. İki tür uygulama yaparım.
İlk uygulamada emreden bir tavır içinde onun bütün davranışlarını denetleyerek konuşurum.
“Buraya gel!”
“Senin aklın ermez. Dediğimi olduğu gibi yap, başka bir şey yapma! İlerde bana hayır duası edeceksin.”
Onun nereye, niçin, ne kadar hızla, ne kadar yürümesi gerektiğiyle ilgili hiçbir şey söylemeden onu belli bir yöne doğru itmeye başlarım ve bir yandan da, “Haydi yürü, direnme, çabuk yürü,” diyerek kolundan sürüklemeye çalışırım.
Birkaç dakika bunu yaptıktan sonra, nasıl hissettiğini, sorarım.
Genellikle, kendimi değersiz hissettim, öfkelenmeye başladım gibi olumsuz duygular dile getirirler.
İkinci uygulamada, ne olmak istediğini sorarım, bana bir meslek ismi söyler, diyelim, doktor olmak istediğini söylesin. Niçin doktor olmak istediğini sorarım, anlatır.
Ona üç doktor tanıtacağımı, her biriyle 15 dakika konuşabileceğini, konuşmak isteyip istemediğini sorarım. İstediğini söyler. Sormak istediği önemli üç soruyu hazırlaması gerektiğini, bu soruları hazırlamak isteyip istemediğini öğrenmek isterim. Bana yardım eder misin, diye sorar. Ona soruları hazırlamasına yardım ederim
Doktorluk hedefine giden yolda yolun hangi aşamalarından oluştuğuna bakmamızın iyi olduğunu düşünür mü, diye sorarım, evet iyi olur, der.
Bütün bunları söylerken her bir cümlede bir adım atarım.
Konuşa konuşa, uzun vadeli amacı küçük adımlara böldüğümüzü ve her bir adımın bir zincirin halkaları gibi diğer halkalara bağlandığını ve amaca zaman içinde her bir halkayı tamamlayarak varıldığını anlatırım. Bunun için programlı çalışmak gerektiğini, hem dersi hem de sosyal yaşamı ihmal etmemek gerektiğini söylerim. Bu cümlede olarak ders, spor, arkadaşlar, sosyal yaşam, aileye zaman ve kendine zaman ayırması gerektiği üzerinde dururum. Bütün bunları sürekli konuşacağımızı ve her zaman benimle konuşabileceğini söylerim.
Vermek istediğim temel fikir şu olur: Sen kendi geleceğine yön verebilme gücüne sahipsin; yeter ki iste ve sebat et. Ben sana ancak yardımcı olabilirim ve istediğin zaman seninle konuşmaya hazırım.
Bütün bunları konuştuktan sonra, bu süreç içinde nasıl hissettin, diye sorarım. İyi hissettim, der. Kendini değersiz hissettin mi, sorusuna, tam aksine kendimi değer verilmiş hissettim, diye yanıt verir.
Birinci uygulama ile ikinci uygulama arasındaki temel fark birincisinde denetim bende idi ve ona seçim hakkı vermemiştim. İkincisinde ise, ben ona istediği destek oluyordum, ama her aşamada seçim yapma ve karar verme hakkı ondaydı.
Anne ve baba olarak bu iki yaklaşım arasındaki farkı iyice anlamadan uygulamak zor olacaktır.
Gönüllerinin Muradını Keşfetme
Çocuklarımızın ve sevdiğimiz insanların kendilerini geliştirmelerine yardımcı olabiliriz.
Nasıl yardımcı olabiliriz?
Onlarla sürekli sohbet içinde olduğumuz bir ilişki geliştirerek. Onlarla sürekli sohbet içinde olduğumuz zaman onları belirli bir yöne çekmeyiz, belirli bir yöne itmeyiz, bir şey yapması için zorlamayız; önce tüm dikkatimizle dinleriz ve onların gönüllerinin muradını anlamaya çalışırız.
Gençler çoğu kez kendi gönüllerindeki muradı keşfedemezler; gönlündeki muradı keşfedebilmek ise kişinin değişiminin ve gelişiminin en can alıcı yönünü oluşturur.
Bir kişinin gönlünün muradını keşfetmesine yardımcı olmak istiyorsanız, o kişiyi dinleyin. Sizin dinlemeniz sayesinde kişi kendini daha iyi anlayacak ve gönlünün muradını keşfedecektir.
Doğan Cüceloğlu (29/07/2006)
1 Yorum